top of page

Yurt Dışına Çıkış Harcı Uygulaması Anayasa'ya Aykırıdır

Updated: Jul 19

Modern hukuk sistemlerinde anayasa, kanun, kararname, yönetmelik ve benzeri normları içeren metinler düzensiz değil; hiyerarşik olarak biri diğerinden üstün olan metinlerdir. Anayasalar; ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkilerini düzenleyen, devletin erklerinin meşruiyet kaynağını gösteren toplumsal sözleşmeler olmakla hukuk sisteminde diğer yasal mevzuattan hiyerarşik olarak üstündür.

Nitekim Anayasa’nın 11. maddesinde de “Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” ilkesine yer verilmiş, “Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayacağı; kanunların Anayasa’ya aykırı olamayacağı” öngörülmüştür.


Anayasa’nın değiştirilmesi de bu bağlamda normlar hiyerarşisinde kendisinden sonra gelen ve diğer bir normlar bütünü olan kanunlardan daha nitelikli ve katı şartlara bağlanmıştır. Dolayısıyla da bir hakkın Anayasa’da düzenlenmesi, her anlamda o hakka ilişkin kanunlara kıyasla daha güçlü bir koruma sağlanması demektir.


Esasen bir hakkın anayasal güvence ile korunmasının birden fazla sebebi vardır. Ancak bunlardan başlıcaları şüphesiz ki bireyin insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürebilmesi için sahip olması gereken temel hak ve hürriyetlerin, gerek dönemsel olarak salt çoğunluğu sağlayan yasama aktörleri gerekse yürütme erki tarafından keyfi olarak kısıtlanmasının önüne geçebilmek; o hak veya hürriyeti toplum tarafından temel bir ihtiyaç olarak benimsenmiş, sindirilmiş bir hâle getirmektir.


Ülkemizde de Anayasa’nın ikinci kısmında “Temel Hak ve Ödevler” başlığı altında temel hak ve hürriyetler tanınmış, anayasal güvence ile koruma altına alınmıştır. Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca da “temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın, yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği” öngörülmüştür.


Örnek vermek gerekirse Anayasa’nın 34. maddesinde “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” anayasal düzlemde tanınmış, bu hakkın ancak “millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla” ve “kanunla” sınırlanabileceği öngörülmüştür. Bu demektir ki ilgili hak, 34. maddede belirtilen amaçlardan başka bir saikle sınırlanamayacak, uygulanacak sınırlama da ancak kanunla düzenlenebilecektir.


Seyahat Hürriyeti Bağlamında Yurt Dışı Çıkış Harcı Uygulamasının Hukuka Aykırılığı


Anayasa’nın 23. maddesine göre “Herkes yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir”.


Görüldüğü üzere seyahat hürriyeti de anayasal güvence ile koruma altına alınan temel haklardan birisidir. İlgili maddenin devamında, tıpkı yukarıda yer verdiğimiz “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” örneği gibi bu hakkın sınırlanabileceği sebepler de özel ve sınırlı olarak sayılmıştır.


Anayasa’nın 23. maddesi uyarınca seyahat hürriyetinin ancak “suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek” amaçlarıyla sınırlanabileceği öngörülmüş, hatta özel olarak “vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak” sınırlanabileceği de düzenlenmiştir. Dolayısıyla başka bir amaç güdülerek bu hakkın sınırlanması Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir.


Ne yazık ki mevcut durumda 5597 sayılı “Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile yurt dışına çıkış yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından, çıkış başına 50 Türk lirası yurt dışına çıkış harcı alınması öngörülmüş, Cumhurbaşkanı’na da bu miktarı üç katına kadar artırma ve sıfıra kadar indirme yetkisi verilmiştir. Bu yazının kaleme alınış tarihi itibariyle de söz konusu yetki sonuna kadar kullanılmış olup yurt dışına çıkış harcı 150 Türk lirasına artırılmıştır. Geçtiğimiz günlerde TBMM’ye sunulan “Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin” kabul edilmesi halinde ise yurt dışı çıkış harcı bedeli 500 Türk lirasına artırılacak ve her yıl yeniden değerleme oranı uygulanarak tekrar artırılacaktır.


Ancak mevcut uygulama her ne kadar kanuni düzenleme ile getirilmiş olsa da kanaatimizce Anayasa’ya aykırı bir uygulamadır. Zira yukarıda açıkladığımız üzere seyahat hürriyetinin sınırlanabileceği sebepler Anayasa’nın 23. maddesinde özel olarak “suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek” şeklinde sayılmış olup başka bir sebeple vatandaşın yurt dışına çıkışına herhangi bir sınırlama getirilemez. Nitekim vatandaşın 150 Türk lirası bedelli yurt dışına çıkış harcını ödemediği takdirde yurt dışına çıkamadığı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu durumun seyahat hürriyetine getirilen bir sınırlama niteliğinde olduğu da açıktır. Dolayısıyla bu sınırlama, Anayasa’da öngörülen sebeplerin dışında yer alacağından Anayasa’ya uygun olduğu da savunulamayacaktır.


Yurt Dışına Çıkış Harcı Uygulamasının Kamu Hizmeti Niteliği


Uygulamanın hukukiliği ve hakkaniyeti bakımında tartışılması gereken bir husus da sınırlayıcı özelliğinden bağımsız olarak yurt dışına çıkışın harca tabi tutulup tutulamayacağıdır. Mevzuatta harcın bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte öğretide ve yargı kararlarında harca ilişkin tanımlamalar bulunmaktadır.


Anayasa Mahkemesi 29.01.2014 Tarih, 2013/66 Esas, 2014/19 Karar sayılı kararında harç ve vergi kavramlarının tanımına yer vermiş olup ilgili kararda “vergi, kamu giderlerini karşılamak amacıyla kanunlarla gerçek ve tüzel kişilere malî güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karşılığı olmayan vergi tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır. Harç ise kimi kamu hizmetlerinden yararlanmanın karşılığı olarak tahsil edilen kamu gelirleridir. Ödenen vergiler bakımından, vergi mükelleflerinin bireysel bir hizmet ya da karşılık talep etme haklarının bulunmamasına karşın, harçlar belirli bir kamu hizmetinden yararlanmanın (tapu, pasaport gibi) karşılığıdır.” şeklinde bir ayrıma gitmiştir.


Diğer bir deyişle esasen “harç”, bazı kamu hizmetlerinden yararlanan kimselerin özel olarak ve belirli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla tahsil edilen kamu gelirleridir. Dolayısıyla burada alınan harcın karşılığı olarak bir kamu hizmetinin alınması gerekmektedir. Örneğin pasaport düzenlenmesi işlemi sırasında vatandaş idareden bir kamu hizmeti almakta ve karşılığında “pasaport harç ve defter bedeli” ödemektedir.


Buna karşılık yurt dışına çıkış işlemi sırasında idare yalnızca “evrak kontrolü yaparak yurt dışına çıkışa dair bir engel olup olmadığını” kontrol etmektedir. Bu işlem ise kamu hizmeti niteliğine haiz olmaması bir yana; esasen o anda yurt dışına çıkan vatandaşa karşı değil, kişi hakkında mahkeme kararı veyahut başkaca adaletin tecelli etmesini engelleyecek bir durumun olup olmadığına dair, genel kamu düzeni ve toplumsal adaletin korunmasına yönelik, yani esasen toplumun geneline karşı yerine getirilen bir görevdir. Dolayısıyla söz konusu işlem o an vatandaşa özel olarak verilen bir hizmet niteliğine haiz olmayıp bu doğrultuda söz konusu işleme dair harç alınması da Anayasa’nın 2. maddesinde öngörülen “hukuk devleti” ilkesine ve hakkaniyete aykırıdır.


Anayasa Mahkemesi ve Yurt Dışı Çıkış Harcı


5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Anayasa’ya aykırı olduğu konusu geçmişte muhalefet partileri milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesi önüne düzenlemenin iptali talebiyle getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi özetle “uygulamanın seyahat özgürlüğüne sınırlama getirdiğinin açık olduğu, yurt dışına çıkış hakkını genel olarak sınırlayan düzenlemelere yönelik herhangi bir sınırlama nedenine Anayasa’nın 23. maddesinde yer verilmediğinin anlaşıldığı, nitekim Anayasa’nın 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun huzur ve refahını sağlamak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayıldığı ve yurt dışına çıkış harcının 50 TL olarak belirlenmesinin de bu amaca hizmet ettiğinden meşru bir amaca sahip olduğu, 50 TL olarak belirlenen yurt dışına çıkış harcının, ülke şartlarında makul ve kabul edilebilir bir miktar olmadığının söylenemeyeceği, bu doğrultuda yurt dışına çıkma özgürlüğünü önemli derecede kullanılamaz hale getirmediği” gerekçeleriyle (üye Engin Yıldırım’ın karşı oyuna rağmen) iptal talebini reddetmiştir. (Anayasa Mahkemesi E. 2019/94, K. 2022/32, T. 24/03/2022, RG: 08/07/2022-32890)


Anlaşılacağı üzere Mahkeme, “düzenlemenin seyahat özgürlüğüne sınırlama getirdiğini ve amacın Anayasa’nın 23. maddesinde sayılan sınırlama amaçları arasında da yer almadığını” kabul etmesine rağmen; kararın devamında çelişkili olarak “50 TL’nin makul bir miktar olduğu, hakkın önemli ölçüde kullanılamaz hale getirmediği, anılan kuralla vatandaşlara katlanamayacakları bir ekonomik yükün getirilmediği ve yurt dışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olmadığı” gerekçeleriyle iptal talebinin reddine karar vermiştir.


Oysaki anılan karar kendi içerisinde çelişkilidir. Zira ortada bir sınırlama varsa (ki Mahkemece de kabul edildiği üzere vardır) ve bu sınırlama sebebi Anayasa’nın 23. maddesinde sayılan sınırlama sebepleri arasında sayılmamışsa (Mahkemece bu husus da kabul edilmiştir), harç bedelinin düşük veya yüksek olmasından bağımsız olarak ortada Anayasa’ya aykırılık bulunmaktadır ve düzenlemenin iptali gereklidir. Dolayısıyla söz konusu karara katılmıyor, karşı oy şerhi düşen Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım’ın görüşüne iştirak ediyoruz.


Özetle mevcut durumdaki yurt dışı çıkış harcı uygulaması her ne kadar 5597 sayılı “Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile düzenlenmiş ve Anayasa Mahkemesi tarafından oy çokluğuyla iptal talebinin reddine karar verilmiş olsa da kanaatimizce Anayasa’ya aykırı bir uygulamadır.


Zira seyahat özgürlüğünün sınırlanabileceği sebepler Anayasa’da özel olarak ve sınırlı sayıda sayılmıştır. Mevcut düzenlemenin vatandaşın yurt dışına çıkış hürriyetini sınırladığı açık olup harç bedelinin düşük veya yüksek olması, Anayasa Mahkemesi’nin deyimiyle “hakkı önemli ölçüde kullanılamaz hale getirmemesi” bu gerçeği değiştirmemektedir.


Kaldı ki karşılığında herhangi bir kamu hizmeti verilmeden yurt dışına çıkışın harç ödeme şartına bağlanmasının Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesiyle ve hakkaniyetle bağdaşır bir yönü de bulunmamaktadır.


Yurt dışına çıkış harcının artırılmaya çalışıldığı bu dönemde Hakkını Savun Derneği olarak Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesinin korunması adına imkanlarımız dahilinde her türlü yasal yola başvuracağımızı kamuoyuna duyururuz.


1,245 views0 comments

Comments


bottom of page